EKONOMİST(BERTAN BAĞÇELİ- 1518200623050)
  MART AYI ARŞİVLERİ
 
Bush: "FED'in kararlarını destekliyorum"
ABD Başkanı George Bush, ABD Merkez Bankası'nın (FED) mali piyasaları düzenlemek için aldığı kararları desteklediğini söyledi.

Bush, ekonomi danışmanları FED Başkanı Ben Bernanke, Hazine Bakanı Henry Paulson ve ABD Sermaye Piyasası Kurulu (SEC) Başkanı Christopher Cox ile yaptığı toplantıdan sonra gazetecilere yaptığı açıklamada, "ABD ve dünyaya mesajım şudur, ABD duruma hakimdir" dedi.

ABD ekonomisinin "zorlu bir süreçten" geçtiğini söyleyen Bush, "Güçlü ve kararlı davrandık. FED, mali piyasada düzeni sağlamak için çok hızlı hareket etti. Hazine Bakanı Paulson, benim gibi bu adımı destekledi" diye konuştu.

ABD'nin mali kurumlarının güçlü ve sermaye piyasasının verimli ve etkili çalıştığını ifade eden Bush, "Durumu izlemeye devam edeceğiz, gerektiğinde mali piyasalarda düzeni sağlamayı sürdürmede kararlı biçimde hareket edeceğiz. Uzun vadede ekonomimiz iyiye gidecek" dedi.

FED, dün geç saatlerde yaptığı olağanüstü toplantıda, yüzde 3.5 olan faiz oranlarını çeyrek puan indirerek yüzde 3.25 yapmış, ayrıca oluşturduğu yeni borçlanma programı ile de bazı büyük firmalara doğrudan kredi sağlama olanağı
tanımıştı


"Ekonomide sorun var, enflasyon artıyor"

Merkez Bankası eski Başkanı Süreyya Serdengeçti, 2008 yılı başı itibarıyla ekonomide sorunların var olduğunu belirterek, enflasyonun arttığını söyledi.

Düzce Ticaret ve Sanayi Odası tarafından, TSO toplantı salonunda, "2008 yılı başında Türkiye Ekonomisi ve Neredeyiz" konulu konferans düzenlendi.
 
Konferansa katılan Merkez Bankası eski Başkanı Süreyya Serdengeçti, 2001 ile 2006 yılları arasında Türkiye'de uygulanan sıkı para ve maliye politikalarını değerlendirerek, "TBMM 30 yıllık bir mahçubiyetten sonra 2001 yılında Merkez Bankası'na bağımsızlığını vermiş ve enflasyon düşmeye başlamıştır" diye konuştu.
 
Serdengeçti, para basmaktan sorumlu olan milli bankanın, aynı zamanda hükümete kredi açmaması gerektiğini ifade ederek, 2001 yılında Merkez Bankası'nın hükümete kredi vermesini, kanunun yasaklamış olduğunu kaydetti.

"Sıkı para ve maliye politikaları büyümeyi destekledi"
 
Serdengeçti, şunları kaydetti:
 
"Bu kanun çıktıktan sonra 2001 Kasım ayından itibaren bu ülkede enflasyon düşmeye başlamıştır. AB'nin uzun zamandır bildiği bir şeyi biz nihayet 30 yıl sonra bulduk.
 
Sadece bu değil tabii kurumsal düzenlemelerde olmuştur. Bu dönemin başlamasıyla sıkı para ve sıkı maliye politikaları beraber uygulandı. Uygulanan sıkı para ve maliye politikaları büyümeyi destekledi.
 
Türkiye'de büyüme 2001 yılında başladı ve 2002 yılında 7.2 seviyelerine geldi. Yedi yılın muhasebesi büyüme istihdamdır. Fiyat istikrarı olmadan ekonomik istikrar olmaz. Ekonomik istikrar olmadan sürdürebilir büyüme olmaz. Sürdürebilir büyüme olmadan toplumsal refah artmaz."

"Ekonomide bir takım sorunlar var"

Serdengeçti, 2008 yılı başı itibarıyla ekonomide sorunların var olduğunu belirterek, "Bir takım sorunlar var. Onca yılın iyi performansından sonra büyüme tekrar düşüyor ve yeniden enflasyonun artması söz konusu oluyor. Özellikle son 1.5 yıldan beri ciddi sorunlar var" dedi.
 
"Çözüm yok mu peki, çözüm tabii ki var" diyen Serdengeçti, "Bunlar, yapısal reformlarla, yurtiçi tasarrufu artırmak, rekabet gücünü artırmakla olmalıdır. Büyümeyi yüksek seviyelerde sağlamak ve istihdamla mücadelede mesafe alabiliriz. Cari açığı ancak böyle kontrol edebiliriz ve ancak istihdam yaratan kalıcı yabancı sermayeler ile yapabiliriz" diye konuştu.

Serdengeçti, işsizlik ile mücadele konusunda, pasif ve aktif iş gücü politikaları oluşturulması gerektiğini savundu.

Reel kesim güven endeksi arttı

Merkez Bankası Reel Kesim Güven Endeksi bu ay, şubat ayına kıyasla 1.3 puan artarak 105.4 seviyesine çıktı. Şubat ayında endeks 104.1 düzeyinde idi.

Merkez Bankası, İktisadi Yönelim Anketi Reel Kesim Güven Endeksi'nin Mart ayı sonuçlarını açıkladı.
 
Buna göre, endeksi oluşturan anket sorularına ait yayılma endeksleri incelendiğinde, son üç aydaki toplam sipariş miktarı, mevcut toplam sipariş miktarı ve mamul mal stok miktarı, gelecek üç aydaki üretim hacmi ve sabit sermaye yatırım harcamasına ilişkin beklentiler, endeksi artış yönünde etkiledi.
 
Genel gidişat eğilimi, gelecek üç aydaki ihracat sipariş miktarı ve toplam istihdama ilişkin değerlendirmeler endeksi azalış yönünde etkileyen faktörler oldu.
 
Endeksin üçer aylık hareketli ortalamaları Mart ayında bir önceki aya göre 1.3 puan artarak 104.6 olarak gerçekleşti.


"Türkiye yabancı sermaye çekmeye devam ediyor"
İngiliz ekonomi gazetesi Financial Times bünyesindeki Küresel Olaylar Birimi, Türkiye'nin, siyasi belirsizliklere rağmen doğrudan yabancı sermaye çekmeye devam ettiğini açıkladı.

Financial Times ve The Banker dergisi, yıllık "Sermaye Piyasaları Dizi"lerinden birisini 29 Nisan'da Türkiye'de düzenleyecek.
 
Türkiye'deki toplantı öncesinde yayınlanan yorumda, Türkiye'nin önemli bir siyasi belirsizlik dönemine girdiği, bunun ekonomiye de etkisi olduğu ifade edildi.
 
Türkiye'deki siyasi belirsizliğe rağmen, uluslararası yatırımcılar tarafından en çok tercih edilen yükselen piyasalar arasında yer aldığı ve önemli bir doğrudan yabancı sermaye çekmeye devam ettiği vurgulandı.
 
29 Nisan'da, İstanbul'da düzenlenecek olan toplantıda, çok sayıda ulusal ve uluslararası ekonomist ile uzmanın, Türkiye'deki piyasaları ele alacakları bildirildi.

Toplantıda, küresel ekonomik gelişmeler çerçevesinde, Türkiye ekonomisinin geleceğinin de tartışılacağı vurgulandı.


"Komşulara" ihracat 2007'de arttı
artış trendini sürdürürken, geçen yıl da söz konusu ülkelere ihracat, yüzde 35.5 artışla 40.5 milyar doları buldu.

Bu ülkelerin ihracattaki payı ise yüzde 37.8 olarak gerçekleşti.

Dış Ticaret Müsteşarlığı "Ocak-Aralık Dönemi İhracatının Genel ve Sektörel Değerlendirmesi Raporu"ndan derlenen bilgilere göre, toplam 7 ülkeden oluşan komşu ülkelere ihracat, yüzde 28.5 artış göstererek 11 milyar 137.3 milyon dolara yükseldi.
 
Bu grup içerisinde ilk sıraları yüzde 2.6'lık payla Irak, yüzde 2.1'lik pay ile Yunanistan ve yüzde 1.9'luk payla Bulgaristan, yüzde 1.3 pay ile İran aldı.

Irak'a 2 milyar 834.5 milyon dolarlık, Yunanistan'a 2 milyar 293.6 milyon dolarlık, Bulgaristan'a 2 milyar 62.1 milyon dolarlık, İran'a 1 milyar 394.3 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirildi.
 
Toplam 45 ülkeden oluşan çevre ülkelere ihracat ise bir önceki döneme göre yüzde 38.4 artış göstererek 29.4 milyar dolara ulaştı ve bu ülkelerin toplam ihracat içerisindeki payı yüzde 27.4 oldu.
 
Çevre ülkeler arasında en büyük ihraç pazarları, yüzde 4.5 pay ile Rusya Federasyonu, yüzde 3.5 ile Romanya, yüzde 2.7 ile Birleşik Arap Emirlikleri, yüzde 1.6 ile İsrail ve yüzde 1.4 pay ile Suudi Arabistan oldu.
 
Komşu ve çevre ülkeler arasında en yüksek ihracat artışı sağlanan ülkeler ise Cibuti, Bosna Hersek, Karadağ, Bahreyn, Lübnan, Sırbistan, Tunus, Hırvatistan ve Kosova oldu.

Bu arada, komşu ülkelere ihracat yıla sevindirici bir başlangıç yaptı ve ocak ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 39.9 oranında artış gösterdi. 7 ülkeden oluşan komşu ülkelere ocak ayında 945.7 milyon dolarlık ihracat gerçekleşti.

IMF son gözden geçirme için gelecek

Uluslararası Para Fonu (IMF) heyetinin, mevcut stand-by anlaşması çerçevesinde son gözden geçirme çalışmaları için önümüzdeki haftalarda Türkiye'ye gelmesi bekleniyor.

IMF Türkiye masası uzmanlarından oluşan heyetin, birleştirilmesi öngörülen son iki gözden geçirmenin tamamlanmasına yönelik çalışmalar yapacağı belirtiliyor.

Mevcut gözden geçirmenin alt koşullarının hemen hemen tamamlandığını, niyet mektubunun da hazır olduğunu, bir tek Sosyal Güvenlik Reformu gibi yapısal reformun kaldığını bildiren yetkililer, IMF uzmanlarıyla, daha çok, son gözden geçirmeye ilişkin çalışmaların gerçekleştirileceğini vurguluyor.

3.4 milyar dolar kredi alınacak

IMF ile mevcut stand-by anlaşması çerçevesinde, geriye yaklaşık olarak 3.4 milyar dolarlık bir kredi imkanı kalırken, bu kredi, tek parça halinde, iki gözden geçirmenin birleştirilmesiyle kullandırılacak.

Verginin tabana yayılmasını sağlayacak ve gelir idaresini daha da etkinleştirecek adımların da önemli olduğunun altını çizen yetkililer, ancak IMF'nin, şu aşamada, sosyal güvenlikteki ilerlemeye daha öncelik verdiğini vurguluyor.

IMF, gözden geçirmelerin tamamlanabilmesi için Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası'nda değişiklik öngören tasarının yasalaşması şartını öne sürüyor.

"İhtiyati stand-by seçeneği ağır basıyor"

Öte yandan, Türkiye'nin, mayıs ayında sona erecek olan 19'uncu stand-by anlaşmasını tamamlamasının ardından IMF ile yapacağı yeni anlaşma seçeneklerinden ilkini "program sonrası takip mekanizması", ikincisini ise mali fon içermeyen "ihtiyati IMF programı" oluşturuyor.

IMF ile mevcut 19'uncu stand-by düzenlemesi, mayıs ayında sona erecek. Mevcut 19'uncu stand-by düzenlemesinin yerini alması beklenen, yeni programın alternatifleri görüşülürken, mali destek içermese de yine bir anlaşmanın mutlaka yapılacağı vurgulanıyor.

Yetkililer, küresel likidite koşulları da düşünüldüğünde, ihtiyati stand-by seçeneğinin ağır bastığını vurguluyorlar.

İhtiyati stand-by nedir?

"İhtiyati Stand-by" seçeneğinde; IMF ile bir stand-by anlaşması yapılacak, bu kapsamda, yine programlanmış gözden geçirmeler olacak.

Ancak bu düzenlemede yer alacak olan kredi, kullanılması taahhüt edilen bir kredi olmayacak. Yani gözden geçirmeler sonrasında Türkiye'nin hak edeceği kredi hakkını kullanıp kullanmaması, yine Türkiye'nin inisiyatifinde olacak.

IMF'nin, Türkiye açısından halen en uygun koşullu finansman imkanı yaratan bir kuruluş olduğuna vurgu yapan yetkililer, böyle bir anlaşmada, Türkiye'nin likidite sıkışıklığı çektiği zaman IMF'den acil kredi çekebileceğini belirtiyor.

Bu anlaşmada, Türkiye'nin kredi ihtiyacı duymaması halinde ise normal gözden geçirmeler onaylanıp, Türkiye IMF'den kredi almayacak ama uyguladığı program uluslararası bir desteğe sahip olacak.

Program sonrası izleme nedir?

"Program Sonrası İzleme" seçeneği kabul edilirse, normal bir düzenleme kapsamında olduğu gibi, yılda birkaç defa (bu Türkiye ile IMF arasında uzlaşılacak bir ziyaret programı çerçevesinde gerçekleştirilecek) IMF heyeti Türkiye'ye gelerek, çalışmalar yapacak ve Türkiye ekonomisine ilişkin raporlar düzenleyecek.

Bu raporlar, uluslararası yatırımcılar ve finans kuruluşları tarafından takip edilecek ve Türkiye'nin uyguladığı ekonomik programın kredibilitesi açısından önem taşıyacak. Bunu daha çok, stand-by düzenlemesini tamamlayan ülkeler uyguluyor.

ATO borç haritasını çıkardı

Ankara Ticaret Odası (ATO), Merkez Bankası verilerine dayanarak, Türkiye'nin borç haritasını çıkardı. Yapılan araştırmaya göre, kullanılan krediler itibarıyla Türkiye'nin en borçlu ili İstanbul.

Buna göre, 2007 yılında Türkiye'nin büyüme hızı yavaşlarken, vatandaşın borçları hızla büyümeye devam etti.
 
ATO'dan yapılan yazılı açıklamada, 2007 yılında, vatandaşların, tüketici kredisi, otomobil kredisi, konut kredisi, kredi kartı ile firmaların bankalardan sağladıkları krediler, bu kredilere ait faiz tahakkuk ve reeskontlarından oluşan toplam borçların bir öncekiyıla göre yüzde 28.7 artarak 321.9 milyar YTL'ye yükseldiği kaydedildi.
 
Alınan kredi miktarı, özellikle son yıllarda büyük bir artış gösterdi. 2000 yılında 35 milyar YTL olan nakdi krediler toplamı, 2003 yılında 85 milyar YTL'ye çıktı.
 
100 milyar YTL eşiği 2004 yılında geçilirken, 2005 yılında 177 milyar YTL'ye, 2006 yılında da 250,2 milyar YTL'ye ulaştı. 2007 yılında ise 321.9 milyar YTL'ye çıktı.
 
Böylelikle 2000 yılında yüzde 20,9 olan borçluluk oranı, 2002 yılındayüzde 20.4'e gerilerken, 2004 yılından itibaren artışa geçti. 2006 yılında illerin aldığı toplam nakdi kredilerin milli gelire oranı yüzde 33'e çıktı.
 
2007 yılında Türkiye'nin 865 milyar YTL'ye yakın bir Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) yarattığı tahmin ediliyor. Bu varsayım altında illerin toplam borcu 2007 yılında, yarattıkları milli gelirin yüzde 37'sine ulaşıyor.
 
En borçlu il İstanbul
 
Borç haritasına, iller bazında bakıldığında 2007 yılında kişi başına en çok borçlu il 12 bin 96 YTL ile İstanbul oldu. En borçlu iller kategorisinde, İstanbul'u kişi başına 9 bin 423 YTL ile Ankara, 5 bin 131 YTL ile Antalya izledi.
 
Kişi başına düşen borç itibarıyla ilk 10 içinde yer alan diğer iller sırası ile İzmir, Muğla, Kocaeli, Bursa, Denizli, Adana ve Eskişehir.
 
İllerin aldığı nakdi krediler toplamı 2006 yılında 250.2 milyar YTL iken, 2007 yılında 71.7 milyar YTL. artışla 321.9 milyar YTL'ye ulaştı.
 
Firmaların aldığı krediler ve bireysel krediler geçen yıla kıyasla artarken, borçların illere göre dağılımı da farklılık gösterdi. En fazla nüfusa sahip ve sosyo-ekonomik açıdan en gelişmiş üç büyük il toplam borçlulukta da ilk üç sırada yer aldı.
 
İstanbul, Ankara ve İzmir illerinin aldığı krediler, toplam nakdi kredilerin yüzde 66'sını oluşturdu. Üç ilin 2007 yılı itibariyle aldığı kredi toplamı 212.3 milyar YTL'yi buldu.
 
Kredi tutarından en büyük payı 152.1 milyar YTL ile (yüzde 47.2) İstanbul alırken, Ankara'nın aldığı borç 42.1 milyar YTL (yüzde 13.1), İzmir'in aldığı borç da 18.2 milyar YTL (yüzde 5.6) oldu.
 
En az borcu  olan il Muş
 
Kişi başına en az borcu olan iller Doğu Anadolu Bölgesi'nden Muş ve Hakkari ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nden Şırnak oldu. İllerin sosyo-ekonomik gelişmişlik sıralamasında son sırada yer alan Muş'un borçlanmaya da gücü yetmedi.
 
2007 yılında Muş borcunu yüzde 34artırmasına rağmen, kişi başına 263 YTL borç ile tüm iller içinde en az borcu olan il oldu. Muş'u Hakkari ve Şırnak takip etti.
 
Hakkari'de borç yüzde 26,6 artarak kişi başına 280 YTL'ye, Bitlis'te de yüzde 18.8 artarak kişi başına 436 YTL'ye yükseldi.
 
Borcu en çok artan il Bingöl
 
İllerin aldığı borçlar bir yılda yüzde 28.7 artarken, borcunu an fazla artıran il Bingöl oldu. Bingöl ilinin aldığı borç yüzde 200.4 artarak 55.5 milyon YTL'den 166.8 milyon YTL'ye ulaştı.
 
Böylelikle Bingöl'de2007 yılında kişi başına borç, 663 YTL'ye yükseldi. Bir yılda borcu en az artan il de yüzde 5.5 ile Iğdır oldu. Iğdır'da kişi başına borç 773 YTL oldu.
 
En çok artış Karadeniz Bölgesi'nde
 
2007 yılında borcunu bir yıl önceye göre yüzde 38.3 ile en çok artıran bölge Karadeniz oldu. Karadeniz Bölgesi'nin toplam borcu 10.9 milyar YTL'den 15 milyar YTL'ye çıktı. Kişi başına borç 2 bin 15 YTL'ye ulaştı.
 
Bölgeler içinde kişi başına borcun en fazla olduğu bölge Marmara Bölgesi olurken, kişi başına borç 8 bin 596 YTL olarak gerçekleşti. En az borcu bulunan bölge de Doğu Anadolu Bölgesi oldu.
 
İllere dağıtılannakdi kredilerin yüzde 1.5'ini alan bölgede, kişi başına borç 856 YTL oldu. Böylelikle Türkiye'nin en gelişmiş bölgesi olan Marmara Bölgesi'nde yaşayan bir kişi, en az gelişmiş bölgesi olan Doğu Anadolu'da yaşayan bir kişiden on kat fazla borçlandı.
 
ATO Başkanı: "Borçlanma seviyelerinin yüksekliği etkili"
 
ATO Başkanı Sinan Aygün, piyasalarda nakit akışının durmasına borçlanma seviyelerinin yüksekliğinin etkili olduğunu belirterek, "Türkiye'de son yıllarda işini sürdürmek isteyen de geçimini sağlamak isteyen de yatırım yapmak isteyen de borçlanarak yapıyor. Borçlanmak kişilerin de şirketlerin de gelecekteki gelirini bugünden harcaması anlamına geliyor" dedi.
 
BDDK verilerine göre, 2007 yılında batık tüketici kredilerindeki artışın yüzde 32 olduğunu kaydeden Aygün, aynı durumun firmalar için de geçerli olduğunu söyledi.
 
Aygün, "Firmalar da faaliyet gösterdikleri sektörlere göre farklı oranlarda aldıkları kredileri geri ödeyemediler. Örneğin toptan ticaret sektöründe faaliyet gösteren firmaların batık kredilerindeki artış yüzde 56 olurken, tekstil sektöründe yüzde 31oldu" dedi.
 
Aygün, "Türkiye'de gerek faiz oranlarının yüksekliği gerekse ödenebilir limitlerin üzerinde borçlanılması nedeniyle, borçlu kesim sıkıntı içindedir. Sektörlerin ve vatandaşların aynı dönemde borçlu olmasının ticari hayatta da durgunluğa yol açmaktadır. Vatandaş, kazancını borç ödemesine ayırdığı için her türlü ihtiyacını ertelemekte, alışveriş yapmamaktadır. Bu da ticari hayata olumsuz yansımaktadır. Eğer bir anönce ekonomik tedbirler alınmaz ve bu durum böyle devam ederse, durgunluk bulaşıcı hastalık gibi, her yöne yayılacaktır" diye konuştu.
 
 
   
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol