EKONOMİST(BERTAN BAĞÇELİ- 1518200623050)
  ŞUBAT AYI ARŞİVLERİ
 
Türkiye'de 2008'de 13 OSB tamamlanacak

Türkiye'de, 2008 yılında 13 organize sanayi bölgesi (OSB) tamamlanacak. Üç bölge de etüt için irdelenecek. Ülke genelinde 2012 yılına kadar 78 tane sanayi bölgesi kurulacak. Bu bölgelerden 5'i besi ve hayvancılık alanında olacak.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'ndan edinilen bilgiye göre, süt sığırcılığı alanında Afyonkarahisar-Bolvadin, besicilik konusunda Kars, küçük sanayi dallarında Trabzon-Akçabaat'ta üç yeni OSB kurulması konusunda etüt çalışması yapılacak. Etüt çalışmalarının bu yıl içinde bitirilmesi öngörülüyor.
 
Aralarında Bayburt, Afyonkarahisar, Denizli, Bursa, Konya, Niğde, Osmaniye, Sinop, Tokat, Zonguldak gibi illerin yer aldığı 13 OSB'nin inşaatları bu yıl sonu itibarıyla bitirilecek.
 
Bu illerde yapımı tamamlanacak bölgeler içinde, en fazla harcama Zonguldak Ereğli OSB'ye yapılacak. 40.8 milyon YTL ile en fazla yatırım harcamasının yapıldığı Zonguldak'ı, Bursa deri OSB'si takip ediyor. Bursa OSB için 34.9 milyonYTL, Niğde-Bor karma OSB'si de 20.6 milyon YTL harcama yapılacak.
 
İnşaatı 2008 yılından sonra bitecek 78 OSB'nin tamamlanması en geç 2012 yılı olacak. Bu bölgeler içinde, Gaziantep, Aksaray, Zonguldak, Kahramanmaraş, Başkent Ankara, Manisa ve Sakarya gibi illerde yapılacak olan OSB'nin maliyeti 29 milyon YTL ile 112.5 milyon YTL arasında değişiyor.
 
Gaziantep'e inşaat edilecek OSB'nin maliyeti 112.5 milyon YTL olarak öngörülürken, bitiş tarihi 2009 olarak verildi. Aksaray'a yapılacak OSB'ye 67 milyon YTL, Kahramanmaraş'a 55 milyon YTL, Ankara-Başkent'te de 52.7 milyon YTL yatırım harcaması öngörüldü.
 
Gaziantep için yapılacak başka bir OSB için 48 milyon YTL, Zonguldak'a 40.8 milyon YTL, Bursa için 34.9 milyon YTL ayrılırken, yine Manisa'da kurulacak bir başka OSB için 29.3 milyon YTL, Ankara-Çubuk için 27.9 milyon YTL harcama yapılması planlandı.
 
Bu OSB'lerin bir kısmı tamamen ihtisas içerikli olacak. Dokuma, tekstil, deri, mermer, hayvancılık, çiçekçilik gibi konuları kapsıyor. Bazı illere birden fazla ihtisas Organize Sanayi Bölgeleri (OSB) ihdas ediliyor.
 
Bu iller Afyon, Denizli, Eskişehir, Erzurum, Manisa, Rize, Sivas, Tokat, Zonguldak, Bolu, Bilecik, Çorum, Aydın, Amasya, Çankırı olarak sıralanıyor.

Artık besicilik sanayi kavramı gelişiyor
 
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın en fazla önem verdiği ihtisas OSB'lerinden birini de hayvancılık ve besicilik sektörü oluşturuyor. Bu anlamda 2012 yılında tamamlanması beklenen OSB içinde, beş tanesi hayvancılık ve besi alanlarında olacak.
 
Bu amaçla, Gaziantep'te kurulacak olan OSB için 48 milyon YTL'lik harcama öngörülüyor. 460 hektar alana kurulacak bölgenin 2012 yılında bitirilmesi programlandı.
 
Ankara-Çubuk'ta 261 hektar arazide kurulacak hayvancılık OSB'si 2010 yılında bitirilecek ve 27.9 milyon YTL'ye mal olacak.
 
Amasya Suluova'da 70 hektara konuşlandırılması öngörülen OSB için de 10.1 milyon YTL kaynak ayrıldı.
 
Eskişehir-Beylikova'da 143 hektar araziye kurulacak besi çiftliğinin 2011'de, 70 hektar üzerine Erzurum merkezde yapılacak besi çiftliğinin ise 2012'de tamamlanması öngörülüyor. Erzurum ve Eskişehir'de yapılacak besi OSB'leri için ayrılan ödenek 7.3 milyon YTL olacak.
 
Öte yandan, bazıları 2007 yılında başlayan ve halen devam etmekte olan beş adet de "OSB Arıtma İnşaat Projesi" bulunuyor. Aksaray, Balıkesir, Balıkesir-Gönen, Gaziantep ve Isparta'da yer alan bu projelerin tamamının 2011'de bitirilmesi hedefleniyor.


"Yakında bir vergi olduğu gibi kalkacak"

Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, önümüzdeki dönemde halen uygulamada olan bir vergiyi olduğu gibi kaldıracaklarını söyledi.

Unakıtan, "Çocuklarda Vergi Bilincini Geliştirme Eğitimi (VerGİBilir) Projesi"nin tanıtım toplantısında, kaldıracak bu vergiye ilişkin açıklamanın daha sonra yapılacağını ifade etti.

Bakan Unakıtan, toplantı çıkışında da gazetecilerin konuya ilişkin sorularını yanıtladı.

Bir soru üzerine, "Vergiler olduğu gibi kalkacak değil tabii. Bir vergiyi tamamen kaldıracağız" diyen Unakıtan, bu konudaki çalışmanın önce hükümete sunulacağını, sonra da kamuoyuna duyurulacağını vurguladı.

Unakıtan, söz konusu verginin zaman zaman alındığını belirterek, bir gazetecinin, "Kalkacak vergi veraset ve intikal vergisi mi?" sorusu üzerine de gülerek, "Bakın, çalışanlar görülüyor" şeklinde espri yaptı. 

"Krizin zaten içindeyiz, neyi kapıda?"


Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Abdulkadir Konukoğlu, ''Türkiye'de krizin kapıda olduğu'' söylemlerine ilişkin, ''Zaten içinde yaşıyorsun, neyi kapıda? Bundan sonra daha kötü olmaz. Birinci yarıdan değil ama ikinci yarıdan çok ümitliyim'' dedi.

Gaziantep Üniversitesi'nde düzenlenen öğrencilerle sohbet toplantısında konuşan Konukoğlu, basın mensuplarının sorularını da yanıtladı.

Uluslararası finans krizinin, Türk reel sektörünü tehdit edip etmediği yönündeki bir soru üzerine Konukoğlu, "Dünyada olan bu krizin Türkiye'ye de yansımaması için dua ediyoruz. Doların çok büyük miktarda değer kaybetmesi, TL'nin de değer kazanmasından dolayı emek yoğun sektörlerde biraz sıkıntılar var" diye konuştu.

Konukoğlu, "Ama ben tahmin ediyorum, 2008'in altıncı ayından sonra bu yavaş yavaş hafiflemeye başlar. Çünkü, ABD'deki ve batıdaki bazı finans kurumlarının sarsıntıları biraz toparlar. Merkez Bankası da inşallah faizleri biraz indirirse, Türkiye'de tekrar reel sektör ve emek yoğun sektör hareketlenir. Ben, 2008'in altıncı ayından sonrayı daha iyi görüyorum. İlk çeyrekte ve ikinci çeyrekte pek iyi görmüyorum" dedi.

"Ekonomide alınacak kararlar gecikiyor"

Ekonomide alınacak kararların biraz geciktiğini belirten Abdulkadir Konukoğlu, "Ekonomi siyasetin gölgesinde kaldı gibi gözüküyor. Şu anda alınacak olan kararlar biraz gecikiyor" dedi.

Konukoğlu, Türkiye'deki seçimlerden ve bazı konulardan dolayı zaman zaman hükümetin gündeminde bazı değişikliklerin olduğunu ifade etti.

Konukoğlu, "Ama ben inanıyorum ki, ikinci yarıda daha tedbirler alınacak ve bilhassa Güneydoğu, Doğu Anadolu bölgesine yeni verilecek olan teşvik tedbirleri ile reel sektörün ve daha doğrusu emek yoğun sektörün canlanacağı kanaatindeyim" dedi.

Türkiye'nin bu kadar gelen ithalata artık "dur" demesinin zamanının geldiğini söyleyen Konukoğlu, "Bunlara, hükümetin bir çaresine bakması lazım. Bu kadar ithalat Türkiye'deki ara girdilere, Türk sanayisine zarar veriyor. Bunun farkındalar. İnşallah bunun önlemleri alınırsa tahmin ediyorum biraz daha iyi olacak" diye konuştu.

Bir gazetecinin, Türkiye ve Gaziantep'te zor durumda olan sanayicinin fabrikalarını kapattığı yönündeki sorusu üzerine Konukoğlu, emek yoğun sektörler içeresinde ve artık miadını doldurmuş sektörlerde şu andaki işçiliklerle baş edilebilmesinin mümkün olmadığını, onun için o tesislerin kapanmak zorunda olduğunu söyledi.

"Güneydoğu'ya verilecek teşvikler, ithalatı keser"
 
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren'e Gaziantep'te yaptığı toplantıda "GAP'ın kalkınmasına" ilişkin bir rapor sunduğunu belirten Konukoğlu, "Güneydoğu Anadolu bölgemiz, bizim zaten Çin'imiz. Orada insanlar işsiz. Biz diyoruz ki, İstanbul'daki büyük fabrikaların bir bölümünü Güneydoğu'ya taşıyan insanlara yardımcı olun. Oradaki sanayileri yavaş yavaş Doğu'ya kaydırsınlar" dedi.
 
Güneydoğu'ya yatırımını kaydıracaklardan 10 yıl Kurumlar Vergisi ve SSK primi ile enerji fiyatının yüzde 75'inin alınmamasını, asgari ücretin kademeli olmasını öneren Konukoğlu, "Bence Güneydoğu Anadolu bölgesine verilecek bu teşvikler, ithalatı keser. Doların da yavaş yavaş yükselmesi lazım. Aslında esas suçlunun birisi faiz. Merkez Bankası faizi çok yüksek tuttuğu için Türkiye'de dolar çok aşağıda" diye konuştu.
 
Konukoğlu, bir gazetecinin "Yeni kriz kapıda diye laflar dolaşıyor" sözlerine karşılık, "Zaten içinde yaşıyorsun, neyi kapıda? Şu anda zaten gelen gelmiş. Bundan sonra daha kötü olmaz. Ama, ben ikinci yarıdan ümitliyim. Birinci yarıdan değil ama ikinci yarıdan çok ümitliyim" dedi.

Sabancı: "Havada serbest rekabet yok"


Pegasus Havayolları Yönetim Kurulu Başkanı Ali Sabancı, havayolları şirketleri açısından rekabet konusunu değerlendirirken, ''Havada serbest rekabet var mı? Yok'' dedi.

Pegasus'un pazara girmesiyle çok yüksek fiyatlarla uçak bileti tekelinin bir anlamda kırıldığını anlatan Sabancı, Pegasus'un girdiği pazarda fiyatların yüzde 25 oranında düştüğünü bildirdi.

Havada serbest rekabetin olmadığını savunan Sabancı, THY'nin yurtdışındaki ikili anlaşmalarının kendileri gibi yenilikçi havayolları için haksız rekabet oluşturduğunu vurguladı.

Yaptıkları araştırma sonucu 2 saate dek uçuşlarda rekabete açık ve kapalı pazarlarda fiyatların fazla değişmediğini gördüklerini anlatan Sabancı ancak 3-4 saat ile 4 saatten fazla uçuşlarda rekabete açık pazarlar ile kapalı pazarların arasındaki fiyat farkının çok yüksek olduğunu dile getirdi.

Pegasus'un, Türkiye'nin en büyük tarifeli sefer yapan ve kendi markasına yatırım yapan şirketi olduğunu ifade eden Sabancı, "7.5 milyon euro markamıza yatırım yaptık, 3 yılda marka yatırımını bedavaya getirmeyi hedefliyoruz" dedi.

Pegasus'un Onur-Air ile birleşmesine ilişkin soruları da Sabancı, "Onur Air ile birleşmeyi en iyi ihtimalle uykuya aldık, birleşme önümüzde dönemde görünmüyor. Anlaşarak anlaşamadığımızı anladık" diye konuştu.

"İstihdam azaldı, işsizlik yükseldi"

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD), 2007 yılının 4'üncü çeyreğinde toplam istihdam azalırken, işsizlik oranının yükseldiğini bildirdi.

TÜSİAD'tan, TÜİK tarafından açıklanan Hanehalkı İşgücü Anketi 2007 Ekim-Kasım-Aralık dönemi sonuçlarına ilişkin yapılan açıklamada, 2007 yılının 4'üncü üç aylık sonuçlarına göre, geçtiğimiz yılın aynı dönemine kıyasla tarım dışı sektörlerde ilave istihdam yaratılamadığı, toplam istihdam 19 bin kişi azalırken, işsiz sayısının 79 bin kişi yükseldiği kaydedildi.

Açıklamada, tarım dışı işsizlik oranının geçen senenin son dönemine oranla 0.4 puan artarak yüzde 12.6, toplam işsizlik oranının ise aynı dönemde 0.5 puan artarak, yüzde 10.1 olarak gerçekleştiği aktarılırken, 2004 yılının birinci döneminden itibaren istihdam artışının yaşandığı tarım dışı sektörlerde, 2007'nin son çeyreği itibarıyla istihdam sayısının gerilediği vurgulandı.

İş gücüne katılma oranının düştüğüne dikkat çekilen açıklamada, "Türkiye genelinde iş gücü, 2006'nın son dönemine oranla 283 bin kişi gerilemiş ve iş gücüne katılım oranı 1.3 puan azalarak yüzde 46.9'a gerilemiştir. Bu durum işsizlik oranının daha da yükselmesine engel olurken, özellikle kadın iş gücünde belirginleşmektedir. Son bir yıllık dönemde iş olanaklarının azalması, kadın iş gücünün 297 bin kişi azalmasına yol açarken, iş gücüne katılma oranı yüzde 25'ten yüzde 23.4'e gerilemiştir" denildi.

"2007'nin 2'nci yarısından itibaren sanayi sektörü istihdamı azaldı"

Açıklamada, 2007'nin ikinci yarısından itibaren sanayi sektörü istihdamının azaldığı belirtilirken, 2004 yılından itibaren istikrarlı olarak istihdam yaratılan sanayi sektörlerinde, son iki dönemdir toplam istihdamın azaldığı ifade edildi.

2007'nin üçüncü döneminde, sanayi sektörlerindeki toplam istihdam 35 bin kişi azalırken, son çeyrekte 52 bin kişi azaldığı bildirilen açıklamada, "2007 yılında, imalat sanayi alt sektörleri genelinde verimlilik artışları yavaşlamakta, böylece üretimin ilave istihdam yaratma gereksinimi azalmaktadır. 2005 ve 2006 yılında, imalat sanayinde çalışan kişi başına verimlilik sırasıyla yüzde 5.5 ve yüzde 6.3 oranında artarken, 2007 ilk üç dönemindeki ortalama artış hızı yüzde 2.6'ya gerilemiştir" denildi.

İç talebin yavaşlamasıyla beraber, hizmet sektörleri istihdam artışının yavaşladığı ve hizmet sektörlerinde 2005 yılında 776 bin, 2006 yılında 344 bin yeni istihdam yaratılırken, 2007 yılı son çeyreği itibarıyla yaratılan istihdam sayısının 77 bin kişi olarak gerçekleştiği, aynı dönemde inşaat sektörü istihdamının ise 45 bin kişi azaldığı ifade edilen açıklamada, şu görüşlere yer verildi:

"Ekonominin mevcut eğilimi, istihdam olanaklarının artmasına olanak sağlayacak bir yapıdan uzaktır. 2008 yılında özel tüketim ve yatırım harcamalarının 2002-2006 döneminde olduğu gibi, yüksek oranlı büyüme ve istihdam artışını sağlayabilecek kadar canlı olmayacağı tahmin edilmekte.

Bununla birlikte dünya ekonomisinin yavaşlama sürecine girmesi, dış talep koşullarının da güçlü olmayabileceğini düşündürmekte. Uluslararası likidite koşullarının iyice kötüleşmesi, petrol fiyatlarının daha da artması, doların, euro karşısında değer kazanmaya başlaması gibi ihtimaller, net dış talebi daha da olumsuz etkileyebilecektir."

Açıklamada, 2007 yılının 4'üncü çeyreğinde toplam istihdam azalırken, işsizlik oranının yükseldiği kaydedildi. 

"Risklerin artacağı bir döneme girdik"

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Şirket İşleri Komisyonu Başkanı Ali Kibar, ''Risklerin ve daha önemlisi risk algılamasının arttığı, artacağı bir döneme girmiş bulunuyoruz'' dedi.

Kibar, TÜSİAD'ın hazırlattığı Kurumsal Risk Yönetimi başlıklı raporun tanıtımı dolayısıyla düzenlenen "Kurumsal Risk Yönetimi ve 2008 Yılı Risk Öngörüleri" konulu seminerde konuştu.

Dünya ekonomisinin zor bir dönemden geçtiğini ifade eden Kibar, 2007 yılına ait verilerin, son yıllarda istikrarın getirdiği büyüme döneminin artık sonuna gelinmiş olunduğunu gösterdiğini söyledi.

Kibar, 2007'nin kriz sonrasında sağlanan istikrar ortamının getirdiği yüksek büyüme sürecinin son yılı olduğunu, 2008'e girildiğinde ise ekonomik göstergelerdeki bozulmanın yanı sıra uluslararası piyasalardaki koşulların da değişmiş olduğunu gördüklerini belirtti.

Kibar, "Artık dünya ekonomisi, gelişmekte olan ekonomilerin yüksek performans göstermesine elverişli olmaktan çıkmıştır. Uluslararası finansal piyasalarda başlayan dalga, reel ekonomiyi de tehdit etme noktasına gelmiştir. Bu sebeple, risklerin ve daha önemlisi risk algılamasının arttığı, artacağı bir döneme girmiş bulunuyoruz" dedi.

"Risk algısının arttığı dönemler, finansal piyasaların çok daha seçici, çok daha titiz davrandığı dönemlerdir. Ekonomik kırılganlıkların, ertelenen reformların bedelinin daha yüksek olduğu dönemlerdir" diyen Kibar, "Böyle dönemlerde, istikrarlı siyasete ve ekonomiye sahip, verimliliği ve rekabeti destekleyen, uygulamalarını tamamlamış ve risk yönetimi yapabilen ekonomilerin diğerlerine göre daha az zararla çıkacağı muhakkaktır" diye konuştu.

Kibar, söz konusu zararları en aza indirgemek için hükümetler gerekli ekonomik önlemleri almakla yükümlü olsalar da, doğru risk algılamasını şirket kültürünün bir parçası haline getirmenin ve belirlenmiş olan bu politika çerçevesinde faaliyette bulunmanın şirketlerin yükümlülüğünde olduğunu söyledi.

Risk ve iş hayatı

Ali Kibar, riskin, iş hayatının ayrılmaz bir parçası olduğunu ifade ederek, kurumların hissedarlarına mümkün olabilen en yüksek değeri sağlayabilmelerinin, faaliyet göstermekte oldukları tüm iş kollarında karşı karşıya olunan risklerin doğru bir şekilde yönetilmesiyle mümkün olabileceğini kaydetti.

Kurumların karşılaştıkları her fırsatın beraberinde riskleri de içerdiğini, bu nedenle kurumların sürdürülebilir büyüme hedeflerine ulaşmalarında riskleri etkin bir şekilde belirlemenin, ölçmenin ve yönetmenin son derece önemli bir etken olduğunu vurguladı.

Son zamanlarda yaşanan birçok olumsuz örnekte olduğu gibi artan rekabet koşullarının, risk-kazanç dengesinin iyi kurulamadığı kurumlar üzerinde yok edici etkiler doğurabildiğini ifade eden Kibar, gelir yaratmak yönünde yaşanan bu zorlu ortamın kurumlara, gelirlerini artırmak kadar maliyetlerini ve kayıplarını da azaltarak kazançlarını optimize etmelerinin ne derece önemli olduğunu hatırlattığını söyledi.

Kibar, "Bu sebeple, birçok şirket artık riski stratejik bir araç olarak görmeye ve riski sistematik olarak yöneterek rekabet edebilme güçlerini sağlamlaştırmaya başlamıştır. Şirketin hedefleri çerçevesinde belirli olayların ya da koşulların tanımlanması, sonuçlarının öngörülmesi ve bunlara karşılık bir strateji geliştirilmesi, artık günümüz iş dünyasında sürdürülebilir başarıyı sağlamak için şart olmuştur" diye konuştu.

"Kurumsal risk yönetimi, iş dünyasının riske bakış açısını değiştirmekte"

Ali Kibar, kurumsal risk yönetimi uygulamalarının, fırsatların yakalanması ve doğru kullanılması için şirketler için en etkin araç olduğunu vurgulayarak, kurumsal risk yönetimi, kurumsal değeri maksimize etmek için kritik riskleri tanımlayan, bunların etkilerini hesaplayan ve kurumun stratejileri, insan kaynakları, iş süreçleri ve teknolojik imkanları arasında bir denge sağlayan ve çözüm üreten bir süreç olduğunu belirtti.

Bu anlamda, kurumsal risk yönetiminin iş dünyasının riske bakış açısını değiştirdiğini, daha sistematik ve öngörülebilir hale getirdiğini ifade eden Kibar, tüm şirketlerin zaman zaman belirsizlik ile karşılaştığını, sorumlu yöneticilik anlayışı çerçevesinde şirketlerin paydaşlarını belirsizlik içinde dahi değer kaybına uğratmaması ve daha fazla değer yaratmak için gayret göstermesinin önemli olduğunu vurguladı.

Kibar, "Belirsizlik, değer kaybına neden olması ya da değer yaratması açısından, hem risk hem de fırsatlara yol açabilmektedir. İşte kurumsal risk yönetimi belirsizliğin yönetilmesini, risk ve fırsatların beraber görülmesini sağlamakta ve böylece yönetimin değer yaratma kapasitesi artıran bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır" diye konuştu.

Kibar, yeni ekonomik düzende yatırımcıların, yeni yatırım yapacakları, finansörlerin kredi sağlayacakları, yabancı sermaye sahipleri ortak olacakları, sigortacıların mallarını sigorta edecekleri kurumlarda finansal performansın yanı sıra risklerin ne derece etkin yönetildiği sorularını açık bir şekilde sormaya başladığını, bu bağlamda, düzenleyici kurumlar ve derecelendirme kurumları için kurumsal risk yönetiminin ayırt edici bir unsur haline geldiğini söyledi.

Türk ticaret hayatında ve iş dünyasında bu standartlara uyum için kurumsal risk yönetimi anlayışının hızla yerleşmesi gerektiğini vurgulayan Kibar, şirketler için yatırım, kazanç, fırsat, rekabet avantajı ve büyüme kavramları arasında başarılı bir denge oluşturmanın hayati önem taşıdığını, her sektörün kendi alanını ilgilendiren riskleri bilmesi ve bu risklere karşı önlem alması, zincirin halkalarının kopmadan devamı için zorunlu olduğunu, günümüz piyasa koşullarının ancak ileriyi görebilen ve yönetebilen şirketleri ayakta bırakacağını söyledi. 

"10 milyar dolarlık yabancı sermaye garanti"

Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, hiç özelleştirme olmasa dahi Türkiye'nin bu yıl 10 milyar dolarlık yabancı sermayeyi garantilemiş durumda olduğunu söyledi.

Hesap Uzmanları Vakfı ile Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nce düzenlenen, "Global Finans Piyasaları ve Türkiye Ekonomisi" konulu panelin açılışında konuşan Unakıtan, global piyasalardaki durum ve Türkiye'nin bundan nasıl etkileneceği hususunun, son zamanların en canlı konusu olduğunu ifade etti.

ABD'deki mortgage kredilerinin geri dönüşündeki sorunlardan kaynaklanan krizin, bütün dünya ekonomilerini etkilediğine dikkati çeken Unakıtan, "Küreselleşme öyle bir olgu ki bundan kaçmak mümkün değil. Yağmurdan nasıl kaçamazsın, küreselleşmeden de kaçamazsın" dedi.

Türkiye'de de mortgage ile ilgili bir kanun çıkarıldığını anımsatan Unakıtan, bu düzenlemede çeşitli tedbirlerin alındığını, ancak ona rağmen hala alınması gereken önlemler ortaya çıktığını vurguladı.

Unakıtan, "ABD'de bu krediler çok takip mi edilmemiş, ne olmuş şimdi bakıyorlar. Göreceğiz bakın nasıl yeni tedbirler getirecekler. Avrupa bankaları da mart ayında zararlarını açıklarlar. Orada da bir kızılca kıyamet kopacak" dedi.

"Etkilenmemek mümkün değil"

Küreselleşmede kriterleri yakalayan ülkelerin bunun faydasını gördüğünü, yakalamayanların ise devamlı zarar ettiğini anlatan Unakıtan, bizim gibi ülkelerin de bunu fırsata çevirmesi için o kriterleri yakalamasının zorunlu olduğunu ifade etti.

Unakıtan, bu kriterleri, "enflasyonun yüksek olmaması ve düşürülmesi, ülke riskinin düşürülmesi, kamu borçlarında kırılganlığın ortadan kaldırılması, yapısal reformların gerçekleştirilmesi" olarak sıraladı.

"Bunları yaparsan korkma, fazla sıkıntı gelmez" diye konuşan Unakıtan, mortgage krizinden etkilenmemenin mümkün olmadığını, ancak en az etkilenmek için de Türkiye'nin gerekli tedbirleri aldığını kaydetti.

Unakıtan, cari açığa da dikkat çektiği konuşmasında, bunda ithalattaki artışında etkili olduğunu bildirdi.

Türkiye'nin sürekli enerji ithal ettiğini kaydeden Unakıtan, eskiden enerjiye 9 milyar dolar ödenirken, bu rakamın 34 milyar dolara geldiğini söyledi.

Ancak cari açığın sürekli bu rakamlarda tutulmaması ve azaltılması zorunluluğu bulunduğunu vurgulayan Unakıtan, bunun tedbirlerinin de alındığını ifade etti.

Bankacılık sisteminin, tarihinin en kuvvetli dönemini yaşadığını, geri dönmeyen kredi olmadığını, Türkiye'nin ödeyemediği bir borcun da bulunmadığını ifade eden Unakıtan, "Güllük gülistanlık olduğumuzu söylemiyorum. Pembe tablo çizmiyorum. Ama paniğe gerek yok, korkulacak bir durum yok" dedi.

Unakıtan ayrıca, hiç özelleştirme olmasa dahi Türkiye'nin 10 milyar dolarlık yabancı sermayeyi garantilediğini, ancak buna karşın Tekel, Telekom, otoyolları ve enerji özelleştirmelerinin sırada olduğunu kaydetti. 


Kamu alacaklarının tahsili Meclis'ten geçti

İhtilaflı kamu alacaklarının tahsili amacıyla mükelleflere bir kez daha uzlaşma imkanı tanıyan yasa tasarısı, TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi.

Vergi ziyaı cezası üç kat (iştirak halinde bir kat) olarak uygulanan tarhiyata ilişkin vergi ve cezalar ile bunlara bağlı usulsüzlük cezaları ve il özel idare ile belediyelere ait vergi resim ve harçlar uzlaşma kapsamı dışında tutuldu.

Mükelleflerin düzenlemeden yararlanabilmeleri için, tarh edilen vergi, resim, harçlar ve fon payları ile kesilen cezalara karşı dava açmamaları, açılmış davalardan uzlaşma tutanağını imzaladıkları tarihte vazgeçmeleri şartı aranacak.

Kanun, hazinenin özel mülkiyetinde olan veya devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerin, 1 Temmuz 2007 tarihinden önce ilgilisine tebliğ edildiği halde ödenmemiş olan ecrimisil alacaklarının, ilgilisinin yazılı başvurusu üzerine, takdiri yapan komisyonlarca yeniden tespit edilmesini öngörüyor.

Tespit edilen bedelin kabulü, varsa ecrimisil veya takip işlemlerine karşı açılmış davalardan vazgeçilmesi koşuluyla alacağın yeniden yapılandırılmasına imkan sağlanıyor.

1 Temmuz 2007 tarihinden önce ilgilisine tebliğ edildiği halde ödenmemiş olan ecrimisil alacaklarının, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden ikinci ayın sonuna kadar ilgilisinin yazılı başvurusu üzerine, takdiri yapan komisyonlarca yeniden tespit edilerek, tespit edilen bu bedelin kabulü, varsa ecrimisil veya takip işlemlerine karşı açılmış davalardan vazgeçilmesi koşuluyla yeniden yapılandırılacak.

Uzlaşılan bedelin, talep edilmesi halinde, ilk taksidi uzlaşma tutanağının düzenlendiği ayı takip eden aydan başlamak üzere 18 ayda 18 eşit taksitte, taksit tutarları ilk taksit ödeme süresinin başlangıç tarihinden itibaren her ay ve kesri için ayrı ayrı binde 2 oranında hesaplanacak faiziyle birlikte tamamen ödenebilecek.
 
Ödenecek alacaklara, süresinde ödeme yapıldığı müddetçe herhangi bir zam veya faiz uygulanmayacak.

Bankalarla uzlaşma

Kanun, bankalara da davalarından vazgeçmeleri şartıyla uzlaşma imkanı sağlıyor.

Buna göre, uzlaşmanın sağlanması için, bankalarca ihtilaf konusu yapılan zararların yüzde 65'ini 2001 yılına ait kurum kazancının tespitinde geçmiş yıl zararı olarak dikkate alınacak ve izleyen yıllara ait kurumlar vergisi matrahının da bu şekilde bulunan zarar tutarı esas alınarak düzeltilecek.

Motorlu taşıtlar vergisi

1 Ocak 2004 ile 31 Aralık 2007 tarihleri arasında tahakkuk ettirilen Motorlu Taşıtlar Vergisi'nin gecikme zammından vazgeçiliyor. Ancak bu, dava açılmaması, açılmış davalardan vazgeçilmesi ve verginin 30 Haziran 2008 tarihine kadar ödenmesi halinde mümkün olacak.

Daha önce ödenen gecikme zamları, mükellefin yazılı başvurusu üzerine iade edilecek. Ayrıca, borçlarını ödeyemez duruma gelen spor kulüplerinin, kaldırılan Federasyonlar Fonu'na olan borçlarının tasfiyesine de imkan getiriliyor.

Tasarı, Katma Değer Vergisi Kanunu uyarınca kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına getirilen istisna ile ilgili 31 Temmuz 2004 tarihinden önceki dönemlere ilişkin yapılan tarhiyatlardan vazgeçilmesini, tahakkuk eden tutarların ise terkin edilmesini (silinmesini) öngörüyor.

Kanunda, Temel Ceza Kanunları'na Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla yapılan değişikliğe uyum sağlamak ve Vergi Usul Kanunu uyarınca üç kat kesilen cezaların da uzlaşma ve tarhiyat öncesi uzlaşma kapsamı dışında kaldığına açıklık getirmek amacıyla teknik bir düzenleme de yapıldı.

Görüşmeler 11 saat sürdü

Tasarının Genel Kurul'daki görüşmeleri 11 saat sürdü. TBMM Başkanvekili Meral Akşener, tasarının tümünün oylamasına 318 milletvekilinin katıldığını, 298 kabul, 20 ret oyu kullanıldığını açıkladı.

Akşener, tasarının kabul edilmesinin ardından, birleşimi bugün saat 14.00'de toplanmak üzere kapattı.


Açlık sınırı 689, yoksulluk sınırı 1905 YTL

Memur-Sen'in yaptığı araştırmada, ocak ayı için 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 689, yoksulluk sınırı ise 1905 YTL olarak hesaplandı.

Memur-Sen AR-GE'nin araştırmasına göre, ocak ayında 4 kişilik bir ailenin tüketmesi zorunlu gıdalar için harcaması gereken ve açlık sınırı olarak belirlenen tutar, 689 YTL 97 YKr oldu.
 
Gıda, giyim, sağlık, barınma ve eğitim başta olmak üzere, "vazgeçilmesi mümkün olmayan" 14 zorunlu harcama kalıbı esas alınarak belirlenen 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı ise 1905 YTL 30 YKr olarak hesaplandı.
 
Araştırmaya göre, ortalama yüzde 1,94 artış gerçekleşen gıda maddelerinin bazılarının fiyatlarındaki artış oranı şöyle oldu:
 
"Kabağın fiyatı yüzde 66,61, balığın fiyatı yüzde 62,70, tavuk etinin fiyatı yüzde 47,18, koyun etinin fiyatı yüzde 38,90, peynir çeşitlerinin fiyatı yüzde 24,49, bulgurun fiyatı yüzde 16,70 arttı.
 
Buna karşın çayın fiyatı yüzde 27,92, tereyağının fiyatı yüzde 21,10, zeytinyağının fiyatı yüzde 6,21, tuzun fiyatı ise yüzde 1,32 azaldı."
 
Araştırmaya göre, madde fiyatlarında ısınmada ortalama yüzde 25,79, aydınlanmada yüzde 2,76, barınmada yüzde 1,84, sağlıkta yüzde 12,94, ulaşımda yüzde 1,90, haberleşmede 1,16, eğitim-kültürde 1,26, çevre ve suda 3,61 artış oldu.
 
Buna karşın, madde fiyatları giyimde ortalama yüzde 4,22, temizlik maddesinde yüzde 5,25 azaldı.

 
 
   
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol